31 Mart, 2013


“Kalbin, aklın bilemediği kendine özgü nedenleri vardır.”
2012 yılında yayınladığı bu kitabının sayfalarından birinde, eğer bir kişi aşktan bahsedecekse, Pascal’ın bu sözünü anmadan geçmemeli, diyor Murathan Mungan. Bu söz, mantığından çok kalbiyle hareket eden benim gibileri aslında rahatlatan bir etkiye sahip. Aşkın Cep Defteri’nde yazılanları, aslında çok da fazla bir yaşanmışlığı olmasa da insan, “evet, çok doğru” “kesinlikle” “işte benim kelimelerimle ifade edemediğim şey bu” gibi yorumlarda bulunarak ve birçok yere işaretler koyarak okuyor. Hele ki bu kitap, senin gibi olduğuna inandığın başka biri tarafından, sana özel notlar yazılarak okunup sana geldiyse daha özel oluyor.

Kitapla konuştuğunu fark ediyor insan okurken. Daha ilk sayfalarda “Karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken, bir gün geri dönüp, onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?” diye soruyor Murathan Mungan. Benim cevabım tabii ki; “Hayır, katmadım” oluyor. Ama sonra hemen bir savunma olarak ekliyorum:  “Kim bilir, vardır bir nedeni bunun da?” Mungan’ın da dediği gibi hayattan bihaber olunan toyluk zamanlarında insan birçok şeyi hesaba katmıyor, zaman sonsuzmuş ve çevresindekiler hep öyle kalacakmış gibi harcıyor önüne gelen birçok şeyi. Aradan zaman geçip geriye baktığında da âşık olduğu, kendisine âşık olunan o günleri özlüyor. Ama başka bir kitabında "Ben sende tüm aşklarımı temize çekmiştim" diyebilen Mungan, bu noktada umutsuzluğa kapılmaya gerek olmadığını da anlatıyor aslında ve diyor ki:  “Aşk sadece bir kere yaşanmıyor.” İlk aşk en unutulmazı, en özeli ve ‘hep kazanan’ olsa da, insan o ilk aşktan sonra defalarca âşık olabiliyor. Sevebilme yeteneğini hep koruyor, “bir aşk birçok aşktan yapılıyor” ve insan zamanla “başka evlerin duvarlarına başka takvimler asıyor.”
Aşkı anlatıyor Murathan Mungan bu kitapta; aşkı, ayrılığı, acıyı, tekrar âşık olmayı... Aslında hep bilindik, hep tekrarlanan ama herkesin kendi deneyimlerinde farklı yaşadığı şeylerden bahsediyor. Diyor ki mesela: “Aşk öğretir, aynı hataları yinelememen için; ama yine aşk yüzünden yinelersin.” Gerçekten de öyle değil midir? “Bu defa akıllandım, bir daha asla böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceğim.” dediği birçok şeyi, tekrar âşık olduğunda yapmaz mı insan? Sadece bilmek ve deneyimlemek hiçbir işe yaramıyor aslında ve Mungan’ın da dediği gibi zaten çoğu kez bildiğimiz şeylerin kurbanı oluyoruz.

Olmamışlık başka türlü dokunur insana, diyor Murathan Mungan ve ekliyor: “Yarım kalmışlık zamanın yetim boyutudur belki…” Yaşadıklarını değil, yaşamadıklarını tutuyor hafızasında insan, onları hayal ediyor, onlarla geçmişini yeniden şekillendiriyor. O yarım kalmışlık hissi, olsaydı nasıl olabileceğine dair senaryolar, “acaba?”lar, peşinde sürüklediği boş tenekeler gibidir insanın. Hem yük oluyor, ileriye gitmesini engelliyor hem de o tenekelerin çıkardığı gürültüden insan kendi sesini bile duyamaz oluyor. Hele ki konu yarım kalan bir aşk olunca, tenekelerin gürültüsü ve yüreğin derinlerine işlemiş sızı, insanın nefes almasını bile zorlaştırabiliyor; “kalp yorgunluğu” diyor Mungan buna.

Dedim ya, okurken kitapla konuşuyor insan. Şu soruya “Evet!” diyebilecek kadar romantik olmak istiyor mesela: “Varsın hiçbir yere çıkmasın bu yol. Gene de çıkmaya değmez mi? Yolda geçirdiğimiz zaman, vardığımız yerde geçireceğimiz zamandan daha kıymetli olabilir.” Evet, ama “Ya sonra?” diye soruyor yine de; çünkü içinde yaşanmak zorunda olunan bir ‘gerçek hayat’ var ve o hayatta buna çok da yer yok. Yaşadığı ve gördüğü onca şeyden sonra artık dünyanın hiç de bu kadar romantik bir yer olmadığının farkında varıyor bir yerden sonra insan.  

Eski fotoğraflarına bakıp eskidiğini, büyüdüğünü, hatta kirlendiğini düşünen bir kişi için, Mungan’ın yaptığı “Yaşlanmak, zaman tanıma sanatıdır. Bu anlamda sabır, vakti azalmış insanlara hayatın verdiği cezadır.” tespiti çok doğrudur. Her şeyin bir an önce ve kendi istediği gibi olmasını isteyen biri için bu cümlenin önemi büyük. Sorunu çözmese de, en azından kendisi gibi düşünen ya da kendisini anlayan birinin var olduğunu bilmesi, insanı rahatlatıyor bu noktada. Asıl rahatlatan ve umutlandıran cümle ise arkasından geliyor: “Bırakın zaman hediyesini kendi versin.”

Karşılıklı konuşarak okunan bu kitapta bunun gibi aşkla ilgili birçok tespite, cümleye, hikayeye, şiire yer veriyor Murathan Mungan “Aşkın Cep Defteri”nde. Kitabın sonunda ise okuyan kişinin ister bu kitapta yazılan her şeyi unutmasını isterse yazılanlara devam etmesini söylüyor. Ben unutmayı da devam etmeyi de tercih etmedim ama kitabı benden önce okuyan dost, şöyle devam etmiş:

- Aşk var mıdır?
- Vardır ve aslolan seni mutlaka bulacaktır.

0 yorum :

Yorum Gönder