Dorian Gray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dorian Gray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ağustos, 2014





Hiç okuduğunuz bir roman karakteri  "ah gerçek hayatta da böyle biri olsa" dedirtecek kadar sizi kendine hayran bıraktı mı? 
Beğenmeyen Okumasın ekibi olarak kimi kişiliğiyle kimi muhteşem dış görünüşüyle okuyucunun kalbinde yer etmiş, aşık olunası roman karakterlerini derledik! Yazımızın sonuna ise sizler için bir bonus ekledik, bakmadan geçmeyin! 



Mr. Darcy- Aşk ve Gurur

Yakışıklı ve zengin Mr. Darcy sırf bu özellikleri ile bile rüyaları süslüyor olabilir, tamam. Ancak bize göre onun bu kadar sevilmesinin sebebi jön olmasından değil, önceleri ukala ve hissiz bir adamken tam bir beyefendi ve aşk adamına dönüşmesinden kaynaklanıyor. Hadi itiraf edelim, Mr. Darcy eğer baştan sona aynı, duygulu, düşünceli, nazik adam olsaydı, birçoğumuz kendisine sıkıcı derdik değil mi? 



Behlül - Aşk-ı Memnu

"Ne? Behlül mü?" dediğinizi duyar gibi olduk. Kadınların efendi, düzgün, normal adam yerine; arızalı ve kaypak adamlara aşık olma isteklerini tamamiyle karşılayacak bir karakter. Yakışıklı ve kazanova... Gerisini kim takar? Not: Bihter Ziyagil'in ardından halen yas tutuyoruz...



Komiser Nevzat

O bir İstanbul aşığı. O bir Müzeyyen Senar hayranı. O katillerin acımasız düşmanı. Ahmet Ümit’in Beyoğlu’nun En Güzel Abisi ve diğer bazı romanlarının ana karakteri Komiser Nevzat’tan bahsediyoruz. Eşi ve kızı öldürülmüş, onları devamlı kalbinde taşıyan ama meyhane sahibi Evgenia ile de gönül ilişkisi olan en güzel sevgilerin insanı. Eski zamanların hatta melodramlardaki karakterlerin naifliğini taşıyan, insanlığa ve aşka inancımızı tazeleyen Komiser Nevzat, kalbimizi çalan en önemli roman karakterlerinden. Yaş itibariyle listemizdeki diğer karakterlere göre bayağı büyük sayılabilecek Komiser, görmüş geçirmiş ve olgun aşkın en önemli temsillerinden. Sizce de aşk yaştan bağımsız, saf duyguların gönüller arasındaki paylaşımı değil mi zaten?


Not: Komiser Nevzat iki önemli oyuncu – Uğur Yücel ve Altan Erkekli – tarafından canlandırıldı ama açıkcası hayal gücümüzde canlandırmak daha iyi diye düşünüyoruz.



Bir gönülde iki kadın, tutku ve saf sevgi arasında sıkışmış bir erkek. Milan Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği eserinin ana karakteri Tomas, hovardalığı ve geniş gönüllülüğü ile tam bir gönülçelen. Desteklemediği politik sistem için çalışmak istemediğinden doktorluk kariyerini bir kenara koyup cam silicilik yaparak da saygımızı kazanan bir karakter. İtiraf etmek gerekirse romandan sonra filmi seyredince insan bir kere daha aşık oluyor kendisine Daniel Day-Lewis sağolsun. Gözlerine kurban olduğum, Allah özene bezene yaratmış :)


Kim demiş dış güzellik önemli değil diye? Hadi itiraf edelim, kusursuz fiziksel güzelliği ile kadınları (hatta erkekleri bile) kendisine aşık edebilen Dorian'dan etkilenmemek hiç de kolay değil. Üstelik bir de ekstrası var: Bu adam hiç yaşlanmıyor! Evet, bir yerden sonra kalbi çürüyor olabilir; ama olsun bazen "beyinsiz, güzel bir yaratık; kışın, seyredecek çiçeğimiz kalmadığı zaman, yazın da aklımızı serinletecek bir şeye ihtiyacımız olduğu zaman burada olmalı." Sen "beyinsiz" kısmını üstüne alınma sevgili Dorian!


Raif Efendi - Kürk Mantolu Madonna


Dış güzellik elbet önemli ama onun kadar önemli olan bir şey de, kırık bir kalbin bitmeyen sevgisidir. 'O'nu bulduğuna inandıktan sonra ona sıkıca sarılmaktır. Sadakattir, hayatına devam eder gibi yaparken, diğerleriyle bir aradaymış gibi görünürken bile hep 'o kişi'yi sevmektir. Kendi iç dünyasında yaşamak, 'saadeti israf etmekten korkmak'tır. Ruhunun farkında olmak, gerçek sevginin hayatta sadece bir kez başa gelebileceğine inanmak ve sevdiği zaman da 'bütün dünyayı sevebilecek kadar çok' sevmektir. Raif Efendi işte budur, böyledir. Böyle birini buldu mu hiç düşünmeden aşık olunmaz da ne yapılır? 


Jay Gatsby - Muhteşem Gatsby

Evet kesinlikle muhteşem sıfatını hak eden bir adam Gatsby. Sevdiği için her şeyi yapmayı göze alan cesur ve aşık bir adam. Aynı zamanda sabırlı ve beklemeyi de bilen biri. Onun için Daisy tarafından sevilmek ve Daisy ile  birlikte olabilmek her ne kadar önemliyse de, sadece Daisy'nin mutlu olması için bile pek çok insanın yapamayacağı şeyleri bir an bile düşünmeden yapan bir adam o. Sevgisi belki biraz takıntılı ve hastalıklı gibi gelse de, aşka sadık olabilen nadir insanlardan biri.

   
Holly Golightly - Tiffany'de Kahvaltı

Holly; güzel, çekici, alımlı, çocuksu, saf, bağlanmaktan korkan hatta aşk ile birine bağlanmanın kafese kapatılmaktan farksız olduğunu düşünen, elindekini kaybetmeden onun değerini anlamaya yanaşmayan bir kadın. Canlı, hayat dolu, savruk, başına buyruk, eğlenmeyi ve eğlendirmeyi seven bu kadına ilk görüşte vurulmamanız çok zor. "Sevgilim" diyerek yanınıza gelip, sigarasını yakmak için sizden ateş istediği anda onun çekim alanına girmişsiniz demektir. Ve bu alandan çıkmanız hiç de kolay olmaz. 



Esmeralda - Notre Dame'ın Kamburu

İsmi Türkçede her ne kadar esmer bir kadını çağrıştırsa da kumral olan Esmeralda'ya ilk bakışınızda onun, bir insan mı, bir peri mi yoksa bir melek mi olduğuna karar veremezsiniz. Aynı anda hem Phebus, hem Quasimodo hem de Frollo'nun ona aşık olması da bize aslında ne kadar güzel olduğu gösterir. Sadece "Belle" ile bu üç erkeğin ona olan aşkını dinlemeniz bile Esmeralda'ya aşık olmanıza yetecektir. 


Uzun boylu ve zarif genç bir kadın. Alışılmamış bir güzelliğe sahip olan Salomé, fiziksel güzelliğinin ötesinde; akıllı, güçlü, cesaretli ve hatta küstah. Geleneksel "kadın" algısını yerle bir ederek karşılaştığı tüm erkeklerin bir anda aklını ve kalbini -her ne kadar asıl amacı bu olmasa da- çalmayı başarabiliyor. Onun etkisinden ve çekim alanından kurtulmaksa hiç de kolay olmuyor.






Küçük Prens-Küçük Prens

Çoğumuzun çocukken tanıyıp kalbinde yer edinen ilk roman karakteri Küçük Prens'tir. Sebebi sarı saçları, kendi küçük Astroid'i ile yıldızların arasında yer alması ya da prens olması değildir. Hatta o, masallardaki beyaz atlı prenslerden daha gerçektir. Başımızı kaldırıp yıldızlara baktığımızda orada bir yerde olduğuna inanırız. Çünkü bir kitapta sevme duygusunu samimi ve en saf hali ile bize hissettirip kalbimizin derinliklerine eken O'dur. Hayata daha farklı bakmaya öğretip ufkumuzu yıldızlara kadar genişletmiştir. Belki çocuk aklımızla ilk okuduğumuzda onu çok anlamadık ama büyüyüp yetişkin aklımızla okuyunca yine onu çocuk kalbimizle sevdik.


Güzel Remedios-Yüzyıllık Yalnızlık

Güzelliği ile ün salan Gabriel Garcia Marquez karakteri adeta gökten düşmüş bir melek gibidir. Ancak dış görünüşe aldanıp aşık olmak her zaman mutluluk getirmez. Macondo'nun gelmiş geçmiş en güzel kadını olan Remedios karşısında, erkekler aşklarından ölüp biterler. Safça dursa bile onunla konuştuğunuzda çok mu zeki yoksa aklı gidik mi tam anlayamazsınız. Erkekler güzelliğine aşık olurken o bu dünyanın bütün basitliklerinden sıyrılmış bir şekilde yaşamakla meşguldür.       


Yazının bonusu:





Peki aşık olacağınız roman karakteri gerçek olsa nasıl olurdu? 
Bunun cevabını görmek için Ruby Sparks (Hayalimdeki Aşk) adlı filmi izlemenizi tavsiye ederiz! 
Yazar olan Calvin son romanında kendisinin seveceğini düşündüğü bir dişi karakter yaratır ve adını Ruby koyar. Fakat bir hafta sonra Ruby kanlı canlı salondaki kanepede oturuyordur! Calvin kelimelerinin nefes alan bir canlıya dönüştüğünü görünce ne yapacağını şaşırır. 








                

04 Ağustos, 2012

Bir yazıda Terazi burcunun başucu kitabı diye bahsediliyordu "Dorian Gray’in Portresi"nden. O yazıyı okumamdan çok sonra geçmişti kitap elime ve güzelliğe düşkün olan Terazi’nin esinlenebileceklerinden çok daha ötesini buldum bu kitapta.

Gençlik, güzellik, yaşlılık, ölüm, ahlak, dostluk, pişmanlık üzerine son derece akıcı bir anlatıma sahip, dönemine göre oldukça cesur bir kitap Dorian Gray’in Portresi. Tüm tabulardan arınmış olarak tekrar tekrar okunmayı ve üzerinde düşünmeyi hak ediyor Oscar Wilde'ın bu kitabı. Okurken, kendinizi özdeşleştirdiğiniz karaktere göre de kitaptan alacaklarınız değişiyor.

Kitapta altını çizdiğim yerlere bakınca; Dorian’ın ruh – beden arasında yaşadığı büyük ikilem ya da ressam Basil’in yoğun manevi hislerindense, Lord Henry’nin söylediklerinin çoğunlukta olduğunu fark ettim. Zaten bütün kitap Lord Henry’nin saf ve dünyalar güzeli Dorian’ın beynini ve ruhunu ele geçirişi üzerine yazılmış desem bence yanılmış sayılmam.

İlk okuduğumda, Lord Henry Dorian’ı olduğu gibi beni de ele geçirmişti. Bir gün yaşlanacak olmayı hala kabullenememiş biri olarak, benim yerime yaşlanacak ve buruşacak bir portre fikri çok cazip geldi.  Çünkü Lord Henry’nin dediği gibi “Gençliğiniz gidince güzelliğiniz de gidecek, o zaman birden göreceksiniz ki kazanabileceğiniz zafer kalmamış. Ya da adi birtakım zaferlerle yetinmek zorunda kalacaksınız ki, geçmişin anıları bu zaferleri yenilgiden de acı kılacak sizin için.”

Ruhunu geliştirecek olan yaşamın bedenini çirkinleştirmesine izin vermek istemeyen, güzelliği ebediyen kalacak olan her şeyi kıskanan ve sonsuza kadar genç ve güzel kalmanın cazibesine kapılan Dorian, kitabın sonunda ruhunun kirlenmesine daha fazla dayanamayıp portreyi ve kendini yok ettiğinde ben de bu düşüncenin çok da çekici olmayabileceğini düşündüm.

Ressam Basil’in elinden, dostu Dorian’ı alan ve düşünceleriyle zehirleyip onun sonunu getiren Lord Henry aslında sevilmeyi hak etmiyor gibi görünse de; dile getirdikleri o kadar gerçek ve çekici ki, hayatımın sonuna kadar, neden yaşlanıp çirkinleşmek zorunda olduğumu sorgulayacak, dünyada en şanslıların aptallar ve çirkinler olduğuna isyan edecek ve Lord Henry’i seveceğim. Çünkü o benim “işlemeyi göze alamadığım tüm günahları” simgeleyecek.