17 Ağustos, 2014



  "Oh Captain, My Captain" ya da Robin Williams'a Veda


"Kopar goncaları henüz vakit varken
Anlamazsın zaman nasıl kanatlanır, uçar gider 
O gonca sana gülücükler saçarken bugün 
 Gelince yarın, sararır solar, boynunu büker"


Bu hafta yazmak için seçtiğim kitap aslında Japon öykü yazarı Ryunosuke Akutagava'ya ait Rashomon'du. Ancak 11 Ağustos'ta Robin Williams'ın aramızdan ayrılışı nedeniyle, ki kendisinin benim için çok derin ve büyük bir anlamı vardır, bu yazıyı Ölü Ozanlar Derneği üzerine yazmaya karar verdim.


Ölü Ozanlar Derneği, 1989 yılında vizyona girmiş bir film aslında. Bilinenin aksine film kitaptan uyarlama değil. Hatta 1990 yılında Akademi tarafından "En İyi Özgün Senaryo Ödülü"ne layık görülmüş. Ama öte yandan da aynı sene içinde filmin kitabı da yayımlanmış. Filmin senaryosunun yazarı ile kitabın yazarı farklı insanlar. Tom Shulman, kendi hayatından esinlenerek senaryoyu yazmış. Konuya ilişkin çok fazla bilgi bulunamasa da, filmin kitap versiyonunu yazan ise N. H. Kleinbaum'dur. Özgün senaryo, film ve kitap arasında bazı nüanslar bulunsa da temel olarak geçen konu, kişi ve olaylar birbirine çok yakın. 


Ölü Ozanlar Derneği, çok sert eğitim anlayışına sahip, "Gelenek", "Onur", "Disiplin", "Yetkinlik" ilkelerini benimsemiş, sadece erkek öğrencileri kabul eden Welton Akademisi'nde geçiyor. Okul, bir asırdır verdiği katı eğitimle üniversiteye pek çok başarılı öğrenci yetiştirmesiyle ün salmıştır. Dersler büyük bir ciddiyet ve disiplin içinde işlenmektedir ve öğrencilerin müfredat ve okulun belirlediği boş zaman etkinlikleri dışında bir işle uğraşmaları yasaklanmıştır. Tüm bu "düzen" okula yeni gelen ve aynı zamanda da okulun eski bir mezunu olan edebiyat öğretmeni Mr. Keating (Robin Williams) ile değişmeye başlar. Geleneksel eğitim yöntemlerinin dışında, öğrencilerin kendilerini keşfetmesine olanak sağlayan ve "Carpe Diem" anlayışını onlara aşılayan Mr. Keating bir anda öğrencilerin en gözde öğretmeni olmayı başarır. Öğrenciler en başlarda Mr. Keating'in yöntemlerini garipseseler de sonrasında, eski okul yıllarından "Ölü Ozanlar Derneği"ni keşfederek onun yolundan gitmeye karar verirler. Bu derneğin amacını Mr. Keating şu sözlerle anlatır;

"Ölü Ozanlar Derneği yaşamın iliğini özümsemek amacıyla kurulmuş bir dernekti. Her toplantımızda yinelediğimiz bu cümleyi Thoreau söylemiş. Küçük bir gruptuk, Eski bir mağarada toplanırdık. Sırayla Shelly, Thoreau, Whitman'dan şiirler okur, kendi dizelerimizi söylerdik; hepimiz kendimizi bu anın büyüsüne kaptırırdık." 


Derslerden artakalan zamanlarında ormanın içindeki gizli mağarada toplanan gençler, hem şiirin insanı kuşatan cazibesini, hem de kendi amaç ve arzularını keşfetmeye başlarlar. Ölü Ozanlar Derneği üyesi olan Neil Perry çok başarılı bir öğrencidir ve bu süreç içinde tiyatro yapma tutkusunun farkına varır. Yakınlarındaki bir okulda yapılan tiyatro seçmelerine, babasına karşı çıkmak pahasına, katılır ve kazanır. Oyuncu olmak onun için artık hayatının yegane amacı haline gelmiştir ancak bunu babasına anlatması (babasının da bu tutkuyu anlaması) mümkün değildir. Bu nedenle her şeyi büyük bir gizlilik içinde yapar. Ancak babası bir şekilde oyunda yer alacağını öğrenir ve şiddetle karşı çıkar. Babasının tüm karşı çıkışlarına rağmen Neil Perry oyunda yer alır ve büyük bir başarı gösterir.

Neil dışında da hayatında değişiklikler yaşayan öğrenciler vardır. Örneğin Knox Overstreet, Chris adında bir kıza aşık olmuştur ve ona olan aşkını ifade edip onunla birlikte olmak için elinden geleni yapma cesaretini "Carpe Diem" ile bulur. Bir diğeri ise okula o sene ailesinin zoruyla kaydolan Tedd Anderson'dur. Tedd'in ailesi onula hiç ilgili değildir, tek istedikleri aynı okuldan mezun ve çok başarılı bir öğrenci olan ağabeyinin izinden gitmedir. Ağabeyinin gölgesinde olmak, ailesinden yeterli destek ve ilgiyi görememek, aynı zamanda sevmediği bir okula uyum sağlayıp tutunmaya çalışmak Todd için çok güçtür. Todd, hassas ve yetenekli bir genç olmasına rağmen tüm bu nedenlerden ötürü, içine kapalı ve utangaçtır. Mr. Keating ise Todd'un içinde gizli olan yeteneğin farkındadır ve bunu ortaya çıkarması için onu zorlamaktadır. Bir gün edebiyat dersinde onu şiir okuması için sınıfın önüne çıkarır ve tüm bakışları, gülüşmeleri görmezden gelerek içindekileri dışa vurmasını sağlar. Yaşadığı bu deneyim Todd için çok önemli bir adım olmuştur. Ve bu adım için Mr. Keating'e çok şey borçlu olduğunun da farkındadır. Maalesef her şey bu kadar güzel gitmez. Ön bilgi vermemek için daha fazla detaya girmeden toparlamam gerekirse, yaşanan talihsiz olaylar nedeniyle Mr. Keating okuldan ayrılmak zorunda kalır. Bu istenmeyen ayrılık karşısında, onu seven ve öğrettiklerini benimseyen öğrencileri, ona yakışır şekilde veda ederler.



Ölü Ozanlar Derneği benim için yeri apayrı olan bir film ve romandır. Her ne kadar romanı önce okumuş olsam da, Robin Williams'ın da etkisiyle filmin bendeki yeri daha önemlidir. Sistemi eleştirmeyi ve özgür düşünmeyi öğreten idealist bir öğretmen özlemi yaratmıştır. Aynı zamanda beni Whitman ve  Thoreau ile de tanıştırmıştır. Ölü Ozanlar Derneği her ne kadar sonrasında "eğitim sistemi eleştirir gibi yapan ama aslında düzenin dışına çıkanların cezalandırılacağı alt metnine sahip" diye eleştirilse de, bana göre bu insafsız bir eleştiridir. Şöyle ki; talihsiz olayların yaşandığı, çocukların kabuklarına çekildiği ve eski düzendeki hayatlarına devam ettiklerini gösteren bir sonla bitmiş olsa da , o gençlere verilen "özgür düşünce ve anı yaşa" ilkeleri içlerine yerleşmiştir. Aynı zamanda yaşanan son her ne kadar istemesek ve beğenmesek de gerçeğe uygundur. Büyük değişimler ve devrimler zaman gerektirir, acı çektirir, sancılıdır. Bu açıdan ben filmi ve kitabı gerçeğe uygun ama umut vadeden bir yerde görüyorum. 

Kitaptan altını çizdiğim yerlere gelince;

"Eğer bir şeyden eminseniz, buna bir de başka bir açıdan bakmaya zorlayın kendinizi.Aptalca veya yanlış olduğunu düşünseniz bile yapın bunu. Bir şey okurken yalnızca yazarın düşüncelerini dikkate almakla kalmayın, bu konuda kendinizin de ne düşündüğünü tartın. Kendi benliğinizin sesini bulmaya çalışın çocuklar. Ve buna başlamak için ne kadar çok beklerseniz, onu bulmanız o kadar güçleşir. Thoreau demiş ki: 'İnsanların çoğu sessiz bir umutsuzluk içinde yaşamlarını sürerler!' Neden buna boyun eğelim? Yeni yollar aramaktan asla kaçınmamalısınız." (53)

"Bu yarışta şansım az, ama ben yine de korkusuzca çarpışacağım" (61)

"Bir insan ne başarabileceğini görmek için, tamamen yalnız kalmalıdır." (61)

"Şiiri sözcüklerle sınırlamayın. Müzikte, bir fotoğrafta, bir yemeğin hazırlanış biçiminde esin kaynağı olan herhangi bir şeyde karşımıza çıkabilir ama yine de kesinlikle sıradan değildir. Gökyüzü veya bir kızın gülüşü, konu ne olursa olsun yazın ve sonunda şiirinizin kurtuluş gününü, kıyamet gününü ya da herhangi bir günü anımsatmasını sağlayın. Önemli olan yazdığınız şiirin bizi aydınlatması, bizi heyecanlandırması, bir esin kaynağı olması ve kendimizi bir nebze ölümsüz hissetmemizi sağlamasıdır, gerisi boş." (63)




ve son olarak Whitman'dan

"Ah ben! Ah Yaşam!
bütün bu sorulara tekrar tekrar sorulan,
bu sonsuz akıp giden trenlere,
vefasızca şehirleri delilerle dolduran.
ne olmalı yanıtım, Ah ben, Ah yaşam?

Yanıt

sen burlardasın -yaşam ve kişilik var olsun diye
bu güç oyun sürüp giderken, sen de katılırsın belki bir gün, kendi dizelerinle"






Son not:
Bu yazı Mr. Keating'i canlandıran usta oyuncu ve ilk aşklarımdan Robin Williams'ın anısına yazılmıştır. Onu çok özleyeceğim. Oynadığı pek çok karakterle hayatımda o kadar önemli bir yer elde etti ki, şimdi bir boşluk hissediyorum.
Ölü Ozanlar Derneği'ni, Ölü Ozanlar Derneği yapan Robin Williams'tır benim için. O umut dolu gözlerle öğrencilerine bakarken, benim içim de umut dolar. Hayatın ne kadar kısa olduğunu, bu kısıtlı süre içinde gençlik rüyalarını yitirmenin aslında yaşamı yitirmek anlamına geldiğini ve bu nedenle "anı yaşama"nın ne denli önemli olduğunu size fark ettirir. Hayata başka açılardan bakmak gerektiğini söyleyip masanın üstüne çıkması, benim için de eşi bulunmaz bir derstir. Okuldan ayrılmak zorunda kaldığında ben de kendimi en az o çocuklar kadar suçlu, utanç içinde ve rehbersiz kalmış hissederim.

Keşke aramızdan ayrıldığını hiç öğrenmeseydim de, benim için o dünyanın bambaşka bir köşesinde halen yaşıyor ve gülümsüyor olsaydı. Sadece Ölü Ozanlar Derneği de değil, Good Will Hunting, Patch Adams, Mr Doubtfire, Hook, Fisher King gibi filmlerde canlandırdığı karakterlerle de yeri doldurulmaz bir seyir ve hayat deneyimi yaşattı bana. Tüm bunlar için ona teşekkür etmek istiyorum. Onsuz bir dünya eksik olurdu, iyi ki vardı, benim için filmleriyle var olmaya devam edecek. Seni çok özleyeceğim "Oh captain, my captain". Seni seviyorum Robin Williams.

0 yorum :

Yorum Gönder