10 Mart, 2013


                       

                                         ORHAN KEMAL: BABA EVİ

                                          BİR ÇIKIŞ YOLU VARDIR.....



            Orhan Kemal'in Küçük Adam'ın Romanı dizisinin birinci kitabı olan Baba Evi adlı eserini değerli Türkçe öğretmenim Gönül Eser'in tavsiyesiyle okuduğumda henüz ortaokula gidiyordum. O dönemde okurken de çok keyif aldığım bu romanı yeniden okumak hem beni kendi ortaokul yıllarıma götürürken hem de yeniden roman kahramanımızın hikayesinin içinde buluverdim kendimi.....

           Baba Evi bir çocuğun ve gencin gözünden baba, aile, yoksulluk, yaşam mücadelesi, memleket, savaş gibi çok önemli kavramları okuyucuya başarıyla ve etkileyici bir dille aktarmayı başarıyor. Baba Evi savaş sonrası babası iktidarla çatıştıktan sonra Beyrut'a kaçmak durumunda kalan bir çocuğun ve onun gözünden ailesinin hikayesini anlatıyor. Adını bilmediğimiz kahramanımızın ailesi Adana'da son derece varlıklı bir aileyken Beyrut'a kaçtıktan sonra ciddi maddi sıkıntılar çekiyor. Önce ailenin babası ufak bir lokanta açıyor ve kahramanımız ve kardeşi orada çalışarak ailenin geçimini sağlıyorlar. Ancak daha sonra lokanta iflas ediyor, evin babası hastalanıyor ve kalabalık ailenin geçim yükü abi kardeşin üzerine kalıyor. Bir yandan babasının baskısı, bir yandan geçim sıkıntısı, bir yandan dilini dahi doğru düzgün konuşamadığı bir yerde memleket özlemiyle kapana sıkıştığını düşünen kahramanımız çıkışı yeniden Adana'ya dönmekte buluyor. Bu ana kadar daha kasvetli bir anlatıyla ilerleyen romanın dili kahramanımızın Adana'ya dönüşünden sonra onun bir çıkış yolu bulmasının ve yaşama sevincini yeniden yakalamasının etkisiyle pozitif bir anlatıya dönüşüyor ve bu anlatıyla son buluyor.

          Romanı yeniden okuduktan sonra Orhan Kemal'in anlatı yeteneğinin başarısından bir kez daha etkilendim. Bu kadar kısa bir roman içerisinde onca karmaşık duygu, ruh analizi, onca önemli konu ancak böyle başarıyla aktarılabilirdi hem de bir çocuğun ve gencin gözünden. Örneğin, romanda en çok etkilendiğim bölümlerden bir tanesi yazarın bir yandan savaşın korkunçluğunu, dehşetini başarıyla aktarırken bir yandan da kahramanın gözünden ailesinin apar topar trenlere binerek yaşadıkları yerden kaçışlarını aktardığı bölüm oldu. Kahramanın sorduğu şu cümle ise muhtemelen romana dair asla unutmayacağım cümlelerden bir tanesi olarak hafızamda yerini alacak: ''Tren, düşman niçin geliyordu, biz niçin kaçıyorduk? Evet ama kuşlar? Onları düşmandan kaçıracak babaanneleri yoktu ki!..'' (13) Öte yandan da roman, kahramanın memleket özlemini, memlekete dair hissettiği karmaşık duyguları da gayet yalın ve açık bir biçimde okuyucuya başarıyla aktarıyor: ''Sanki memleket tepemde fırıl fırıl dönmeye başlamıştı. İçimden içimin derinliklerinden birşeylerin yıkıldığını duyuyordum. Ben buraya niçin geldim?'' Aynı zamanda, yazarın kendi çocukluk ve gençlik yıllarını anlattığı bu yalın ama etkileyici romanı hala okumadıysanız ve içinizde bir yerlerde o kuşlara dair endişe duyan çocuğun sesi hala yükseliyorsa bu romanı vakit kaybetmeden şiddetle okumanızı tavsiye ederim.

 

0 yorum :

Yorum Gönder