9/15/2013 05:21:00 ÖÖ
Mine
Bu hafta bloğumuz için
yazacağım haftalık yazımda bir kitap üzerinde bahsetmek yerine blog okurlarımızla
bize biraz uzak olan ve çok da bilmediğimiz Latin Amerika edebiyatıyla ilgili
yaptığım bir mülakatı paylaşmaya karar verdim. Son dönemlerde özellikle sosyal
bilimlerde ülkemiz ve Latin Amerika’daki farklı ülkelerle ilgili çok sayıda
karşılaştırmalı çalışma yapılmakta. Bu çalışmalar bize önemli olanın bölgesel
yakınlık değil de ortak sorunlar olduğunu net bir biçimde göstermekte. Türkiye’de
Haziran ayında başlayan Gezi Parkı protestolarıyla Brezilya’da yaşanan
protestoların eş zamanlı olarak ve birbirine benzer taleplerle ilerlemesi bu
örneklerden belki de sadece bir tanesi.
Edebiyat alanında da ülkemiz
okurlarının tanıdığı Gabriel Garcia Marquez ve Jose Mauro de Vasconcelos gibi
önemli Latin Amerikalı yazarlar bulunuyor. Bu yazar listesini artırmak ve okuma
listemizi zenginleştirmek de mümkün. Bu mülakatta arkadaşım Laura daha çok
güncel yazar ve eser örneklerini bizimle paylaşıyor. Eminim ki aralarından
beğenerek okuyacağınız yazarlar olacaktır. Beni Laurayla iletişime geçiren
Ivana’ya ve zaman ayırıp ayrıntılı ve titiz bir biçimde sorularımı cevaplayan
Laura’ya çok teşekkürler. Latin Amerikalı arkadaşlarımın ve okurların da okuyabilmeleri
için mülakatı hem Türkçe hem de İspanyolca paylaşıyorum. Gracias a Ivana por
contactarme con Laura y gracias a Laura por sus respuestas tan detalladas!
Gracias amigas!
1. Latin Amerika
edebiyatındaki en sevdiğin yazar kimdir? Latin Amerika
edebiyatındaki en sevdiğin kitap nedir? Neden? Bu kitabın bazı özelliklerinden
bahsedebilir misin?
Ben birçok Şilili yazarı okumayı seviyorum.
Ancak özellikle iki tanesi en sevdiklerim arasında: Lina Meruane ve okuyucuda
rahatsızlık hissi uyandıran eseri Las
infantas (1998) ile Pedro Lemebel ve onun eseri Loco afán (1996). Bu iki eser de türlerinin en iyi
örneklerini oluşturuyor.
Her iki kitap da trans
bireylerin yaşamlarından bahsediyor: Bu bireylerin özel hayatlarında ve gizli
olarak ne yaptıkları, başlarına gelenler, kendi özgür iradeleri dışında veya
birşey karşılığında kabul ettikleri ve bu süreçte geçirdikleri küçük yıkımlar
ve hatta büyük devrimler gibi.
¿Quién es tu autor
favorito en la literatura Latinoamericana? ¿Cuál es tu libro favorito en la literatura Latinoamericana? ¿Por qué? ¿Podrías contar algunos aspectos de ese libro?
Me gustan muchos escritores chilenos. Pero voy a
nombrar a dos: Lina Meruane y la inquietante escritura de Las infantas
(1998) y a Pedro Lemebel, su Loco afán (1996), esas crónicas travestis,
de adjetivación inigualable.
Ambos libros se sostienen sobre tráficos y
tránsitos sexuales y genéricos: los que se hacen en privado o en secreto, los
que atraviesan la historia, los que se aceptan contra la propia voluntad o a
cambio de algo, los que implican pequeñas subversiones e incluso grandes
revoluciones.
2. Arjantin edebiyatındaki
en sevdiğin yazar kimdir? Arjantin edebiyatındaki en sevdiğin eser nedir? Neden?
Bu kitabın bazı özelliklerinden bahsedebilir misin?
Sylvia Molloy Arjantin
edebiyatındaki en sevdiğim yazarlardan bir tanesi. Yazarın ilk romanı En breve cárcel (1981), Arjantin edebiyatında lezbiyen
bir başkahramanı olan ikinci yayınlanmış roman örneğidir. Adsız bir kadın küçük
ve karanlık bir odada yazar. Sadece sigara almak için, barda bir randevu için,
ve bir hafta sonu kıra gitmek için dışarı çıkar. Hikaye bir aşığın boşluğunun
doldurulması için başlar, bu hatıranın boşluğunun doldurulması için. Bu süreç
içerisinde bir kadın yazar, hatırlar, kendi hikayesini geri kazanır ve çatlamak
üzere olan kabuklar gibi kendi hikayesini oluşturur ki böylece en sonunda
metin- vücut, cinsellik – bir anlam ifade etsin. Böylece şu an ve büyük
olasılıkla gelecek de anlamlı olsun. Lezbiyenlik de romanda benzer bir şekilde
işlenir: bir tehdit ya da bir kimlik kategorisi olarak değil. Lezbiyenlik
romanda daha çok bir yabancılaştırma etkisi işlevi görür: metinde ve vücutlar
üzerinde etkisini gösteren sürekli bir şiddet etkisi yaratır.
Ama yazarın başka eserleri de vardır: El común olvido, Varia imaginación y Desarticulaciones. Ve bu
eserleri de harikadır. Ayrıca yazar mükemmel bir edebiyat eleştirmenidir.
Gabriela Cabezón Cámara, 2012
yılında Le viste la cara a Dios adlı
eserini yayınlayan genç bir yazardır. Yazar bu eserinde Arjantin edebiyatındaki
farklı gelenekleri birleştirerek güncel bir sorun olan kadın ticareti konusunu
ele almaktadır.
Aynı zamanda Flavia Costa’nın
futuristik ve mitolojik öğeler içeren eseri Las anfibias (2010) kokular,
renkler ve seslerle ilgili canlı betimlemelerinden dolayı beğendiğim eserlerden
bir tanesidir.
¿Quién es tu autor
favorito en la literatura Argentina? ¿Cuál
es tu libro favorito en la literatura
Argentina? ¿Por qué? ¿Podrías contar algunos aspectos de ese
libro?
Sylvia Molloy es una de mis escritoras
argentinas preferidas. Su primera novela, En breve cárcel (1981), es la segunda
novela publicada en Argentina con una protagonista lesbiana: Una mujer sin nombre,
en un cuarto pequeño y oscuro, escribe. Apenas sale para comprar cigarrillos,
una cita en un bar, un fin de semana en el campo. El relato se inicia para
cubrir el vacío dejado por una amante, para llenar el vacío de la memoria. Una
mujer escribe, recuerda, recupera su historia; construye su relato a modo de
costras que deberá arrancar para
que finalmente el texto -el cuerpo, el sexo- tenga sentido. Para que el
presente y, probablemente, el futuro tenga sentido. Y el lesbianismo opera, en la misma forma de la
novela no bajo el signo de la injuria ni de la amenaza, tampoco como categoría
identitaria. Actúa, más bien, como un efecto de extrañamiento, como violencia
constante que se ejerce sobre el texto y sobre los cuerpos (porque funcionan
metonímicamente).
Pero tiene otros: El
común olvido, Varia imaginación y Desarticulaciones. Y son todos
maravillosos. Además, es una excelente crítica literaria.
Gabriela Cabezón Cámara,
una escritora joven, publicó en el 2012 Le viste la cara a Dios, una
nouvelle en la que convergen diversas tradiciones de la literatura argentina
(la gauchesca, Lamborghini, el neo-barroso) para darle cuerpo a un problema muy
actual: el de la trata de mujeres.
También el universo
mitológico y futurista de Las anfibias (Flavia Costa, 2010), sus vívidas
descripciones (los olores, los colores, los sonidos cobran vida), me requiere
periódicamente.
Posted in
Dünya Edebiyatı
,
Flavia Costa
,
Gabriela Cabezón Cámara
,
Gezi Parkı
,
karşılaştırmalı edebiyat
,
Latin Amerika
,
Latin Amerika edebiyatı
,
Lina Meruane
,
Mine Tafolar
,
Pedro Lemebel
,
Sylvia Molloy
0 yorum :
Yorum Gönder