25 Eylül, 2013











                             Paul Auster’in Kırmızı Defter’i

“Ne var ki iki ay kadar önce kitapların asla bitirilmediğini öğrendim,
hikayelerin bir yazar olmadan da kendilerini yazmayı sürdürebileceklerini de.”
Paul Auster

Çoğu zaman garip bir tesadüftür hayatı anlatan. Beklenmedik bir anda, insanın varlığını ve içinde yaşadığı dünyayı yeniden tanımlayan güçlü bir kırılma anı. Bu ana gücünü veren ise sadece birbiri ardına dizilen olayların rastlantısallığı değil, farklı insanların ve hayatların birbiriyle olan şaşırtıcı bağlantısıdır da. Aynı anda basitliğin ve karmakarışıklığın gözler önüne serildiği bu anlar, Paul Auster’in insan benliğinin izini sürdüğü romanlarında merkezi bir önem taşımaktadır.  
            Aslında tesadüflerin insan hayatındaki sembolik anlamlarını keşfeden bir düşünür Auster. Romanlarında da, işte bu sembolik dünyanın ortak dilini çözümlemeye ve evrende bulunan her şeyin bir bütünlük içerisinde birbiriyle bağlantılı olduğunu hissettirmeye çalışıyor.   
Auster’in felsefesinin derinliklerini merak edenler için -ve belki de Auster’i daha önce hiç okumamış olanlar için de- Kırmızı Defter güzel bir başlangıç. Kendi hayatından bazı kesitler de sunduğu bu kitabında dört ayrı bölüm altında topladığı hikayeleri yer alıyor. Bu kitapta yer alan hikayeler Auster’in kendi başına gelen ya da yakınlarından duyduğu gerçek olaylar. Etkileyici kurgusuyla birlikte bu hikayeler düşünsel dünyasını paylaşabildiği yaratıcı bir mecraya dönüşmüş.  
Romanlarındaki anlatım tarzını bu kitabında da koruyor Auster. Bazı hikayeleri şaşırtıcı bazıları da sıradışı. Anlatılarının gerçek olduğunu sıklıkla dile getiriyor olsa bile okuyucuyu yine gizemli bir dünyaya doğru yolculuğa çıkarıyor. Farklı farklı hikayelere tanıklık ettiriyor ve her bir hikayedeki ortak noktanın izini sürdürüyor.   
Bir de, bu hikayelerinde modern insanın görmezden geldiği, unutmaya ve hatta bastırmaya çalıştığı birçok duyguya dokunuyor Auster. İşte bu yüzden Kırmızı Defter’i okurken hem bir heyecan ve merak duygusu oluyor hem de çok belirgin olmayan bir hüzün dalgası kendini hissettiriyor. Ve Kırmızı Defter, Auster'in okuyucusuyla arasında bu kitabı bir kere okumakla yetinemeyeceği kadar güçlü bir bağ kuruyor.
Auster için yazmak, yaşamak gibi başı sonu belli olmayan, tesadüflerle dolu upuzun bir macera. Onu okumak da işte tam olarak böylesi bir deneyim.



0 yorum :

Yorum Gönder