Huzur
Ahmet Hamdi Tanpınar
Dergah Yayınları
20.
Yüzyıl’ın ilk on yıllarında yaşanan yıkımın ve dirimin izlerini taşıyan bu
romanda, bireysel ve toplumsal ızdırapları, insan iradesine duyulan inanç ve
inançsızlığı da görüyoruz, kendimize mahsus bir hayat tahayyül edebilmenin
heyecanını da. Tanpınar, 1930’lu yılların İstanbul’unda bireylerin umutsuzluklarını
ve iç mücadelelerini, “bize ait” olarak nitelendirdiği büyük bir alemin
bütünlüğü içerisinde ve arka planında dönemin siyasal ve ekonomik şartlarını da
tartışarak anlatıyor. Türk tarihi üzerine doktorasını tamamlamış, başarılı bir
gencin, Mümtaz’ın, güzelliğini eski devirlerin hatırası gibi gördüğü Nuran’a
olan aşkını anlattığı romanda Tanpınar, bir yandan Türkiye’deki modernleşme
çabalarına eleştirel yaklaşımlar getiriyor, bir yandan da İstanbul’un gündelik
hayatına ilişkin detaylar sunuyor. Ölümün ve hayatın, aşkın ve ızdırabın “bize
ait” birlikteliği üzerinden inşa ettiği anlatı örgüsüyle ise, Cumhuriyetin ilk
dönemlerinde yapılan medeniyet ve kültür buhranı tartışmalarına cevap veriyor.
Tanpınar,
kahramanlarının iç dünyalarını en küçük detayına kadar kurguladığı gibi,
İstanbul’u da sokak sokak tasvir eder; kimi zaman Nuruosmaniye’de harab bir
sokağa bakarken, tekerlekli tahta üzerinde ellerine geçirdiği takunyalarla
yürüyen bir dilenciyi ya da Sultanhamam’ında boynu ve göğsü taşıdığı yükün
altında ezilmiş bir hamalı görürüz, kimi zaman da Beyazıt’ta sahaflar
çarşısında el yazması eski bir mecmuayı okurken Mümtaz’ı… Ama daha çok huzurun
mekanı olarak anlattığı, “bir medeniyeti kendine ait bir macera gibi yaşamış
bir yer” dediği Boğaz’ın resmini yapar gibidir kelimelerle. Nuran’la yaptıkları
sandal sefalarını, vapur düdüklerinin tepeden tepeye aksedişlerini, geceleri
Boğaz’ın ışık huzmeleriyle renklenişini anlatır uzun uzun. Bu resmi
tamamlayacak en önemli unsur ise eski musikidir. Tanpınar, Şark kültürünün aslı
olarak görür musikiyi. Romanda ise eski musiki gecelerini ve kültürünü yaşatır
ve bu aşk hikayesinin ana unsurlarından birisi olarak İstanbul’u bir musiki
eşliğinde resmeder.
Bütün
bu detaylarda Tanpınar’ın, edebiyatı, resim ve musiki gibi bir sanat dalı
olarak iyi bir usta titizliğiyle işleme isteğini görürüz. Ve İstanbul’u,
Mümtaz’ın Nuran’a olan aşkını anlatırken ya da siyasal, ekonomik, sosyal ve
psikolojik tahliller yaparken kendine has sanat üslubunun bıraktığı tadı her
daim duyumsarız.
Özlem D.
0 yorum :
Yorum Gönder