Şu sıralar Beyoğlu’na her gittiğimde uğrar olduğum, Tünel’deki Kırmızı Kedi
Kitabevi’nde gözüme ilişti Jose Saramago’nun sapsarı kitabı Kabil. Körlük’ten
sonra tekrar Saramago okumak gibi bir niyetim yoktu ancak arka kapak yazısındaki
son cümlesi ile kitap, son zamanlarda çokça düşündüğüm “insan olmak” üzerine
kilit bir soru sorup beni al ve oku diye inliyordu: “İnsan türü evrendeki yerini ve varlığını hak etmiş midir?”
Jose Saramago, Kabil Kırmızı Kedi Yayınevi |
Kitabın ana karakteri, Havva ile Adem’in oğlu Kabil, kardeşi Habil’i
öldürür ve Tanrı tarafından lanetlenir. Kabil’in laneti evinden uzakta zamansallık
ve mekansallık olmadan yolculuk etmektir. Gittiği yerler arasında Sodom ve Babil
gibi yerle bir olan şehirler, tanıdığı insanlar arasında da Lut, İshak, İbrahim
ve Nuh gibi peygamberler vardır. Kabil aslında Saramago’nun kitaptaki sesidir. Kutsal
kitaplarda anlatılan ve bu kitapta da Kabil’in deneyimlediği olayları yine
Kabil’in gözünden eleştirirken, söylemek istediklerini sıralıyor yazar. Örneğin
İshak peygamberin babası İbrahim peygamber tarafından kurban edilirken son anda
Kabil tarafından kurtarılması ve sonrasında baba oğul arasında geçen konuşmalar
Saramago’nun düşüncelerinin bir yansıması olarak ortaya çıkıyor. İshak babasına
kendisini neden öldürmek istediğini sorduğunda, İbrahim Tanrı’nın emrettiğini
söyleyince, kesilmekten yeni kurtulmuş oğul yine sorar: Baba, Efendi’n neden
beni öldürmeni istiyor ki? Sorunun İbrahim tarafından verilen bir yanıtı
yoktur.
Yazar tüm kitap boyunca bu tarz sorgulamaları yapıyor. Ama itiraf etmeliyim
ki, son günlerde televizyonlarda sıkça gördüğüm manzaralardan sonra beni en çok
etkileyen hikaye Sodom’unki oldu. Rivayet edildiği üzere, Sodom şehrinin
kaderinde kent erkeklerinin eşcinsel ilişkileri dolayısıyla Tanrı’nın gazabına
uğrayıp yok olmak vardır. Kabil buna şahit olurken şunu sorguluyor: Erkekler
erkeklerle cinsel ilişkiye girdi diye yakılıp yıkılan bu kentte (bunun
sorgulaması ayrıca yapılmalı), aynı zamanda olaylarla alakası olmayan kadınlar
ve çocuklar da vardı. Onların yaşamasına neden izin verilmedi? Tanrı onları
neden korumadı?
Bunları okurken aklıma 2013 yılında yine aynı topraklarda yatan ölü çocuk
bedenleri geldi. Bunları Saramago’nun Tanrı ve din eleştirisini yinelemek adına
yazmıyorum, zaten buna katılıp katılmamak gayet kişisel bir durum ve saygı
duyulması gereken bir inanç meselesi. Ancak kitabın eksenini dinlerden alıp
insanlığa çektiğinizde de soruların aslının değil muhatabının değiştiğini
görürsünüz. Mesela, 2013 yılında Suriye ve Mısır’da çocuklar ölüp sıra sıra
dizilirken, uluslararası camia nerededir? Taraflar neden ayrım yapmaksızın
sivil ve günahsız halkı öldürmektedir? Ve Türkiye’de eline sopa alan kişiler
bir ara sokakta Ali İsmail Korkmaz’ı neden öldürmek istemiştir? Bunun gerekçesi
nedir?
Tekrar başladığım noktaya geri dönüp, Saramago’nun eserinden bağımsız
olarak sorarım, “İnsan türü evrendeki
yerini ve varlığını hak etmiş midir?” Sizce?
https://twitter.com/bgnmynkmsn
https://twitter.com/bgnmynkmsn
Hazal'cım kitabı internnetten sipariş ettim.Çünkü burada bir tane kitapçı var ve her kitap bulunmuyor.
YanıtlaSilBu sıcak günde evde oturup kitap okumaya karar vermiştim. Kütüphanemde istediğim gibi bir kitap bulamayınca sizin blog geldi hemen aklıma ve baştan sona hatim etmiş sayabilirsiniz beni. Sayenizde kitap sipariş sepetime birkaç tane daha okunacak kitap ekleyerek siparişimi gönderdim ve sabırsızlıkla bekliyorum. Tabi bu araştırmayı yaparken de zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım bunun için de teşekkürler.:))Tülin
Tülin Teyze'cim böyle okuyucularımızın olması bizi sevindiriyor. Umarım kitaplardan umduğun zevki alabilirsin. Yakında daha sık değerlendirme yapacağız gibi görünüyor. Takipte kal lütfen :))
YanıtlaSil