“Bu bulmacayı çözmeyi sana bıraktım.
Kitap, senin. İster katılımsal ögelerden yararlan, ister yüz binlerce öbür ögeden…”
Tomris Uyar’ın, farklı dönemleri,
şehirleri, kişileri, hatta geçmişi ve bugünü bir araya getiren ve birbiriyle
kesişen kısa öykülerinden oluşuyor bu kitap. Yalın bir anlatımı var. Kısa olmasına
rağmen birçok konudan derinlemesine bahseden, özenle yazılmış, inceliklerle dolu
geniş bir içeriğe de sahip.
Kitap, duvarında asılı duran yağlı
boya portresinden yola çıkarak, Otuzlar Kadını’nı –aslında annesini- anlatmak
isteyen bir kadın yazarla başlıyor ilk öyküsüne. Alışılagelenden çok farklı bir anlatı
sunacağı hem bu çıkış noktasında hem de yazarın Otuzların Kadını’nı nasıl anlatacağından
bahsettiği sayfalarda görülüyor.
Öncelikle “kişiliğini, bulmaca
yöntemiyle çözmeliyim” diyor Otuzların Kadını için yazar. Sıradanlaştırmadan,
“bir nostalji nesnesi” haline getirmeden, “kurgulanmayı değil, anlatılmayı
bekliyor” dediği Otuzlar Kadını’nı, “çok-yazılandan, çok-özlenenden, herhangi
bir çok’tan ayırıp”, “kendi yerine” oturtmayı deniyor.
Sonra, 1917’de Selanik’te doğan ve
1964’te de vefat eden kendi Otuzlar Kadını’nın hayat hikâyesini üç ayrı dönemde
anlatıyor. Bu üç dönemde, Otuzlar Kadını’nın, kızının deneyimlerinin ve birçok farklı dönemlerin iç içe geçtiği bir anlatımda bu bulmacayı çözmeye
çalışıyor(uz).
Otuzların Kadını'nın, Tomris Uyar’ın kendi hayat hikâyesinden izler taşıyan ya da kesitler sunan otobiyografik bir yanı olduğu şüphesiz. 1992 senesinde yayımlanıyor. Bir yanda 1930’ları, 1930’ların kadınlarını, erkeklerini, ilişkilerini, bir yanda da 1980’ler ve 1990’ların ilk yıllarındaki Türkiye’yi ve o dönemi yaşayan bir kadın yazarın deneyimlerini anlatıyor aslında. Tomris Uyar, bu kitapta geçmişe bakarken sık sık içinde bulunduğu zamana da gidiyor. İlişkilerinden, annesinden, babasından ya da aklına takılan birçok konudan bahsediyor.
Ayrıca çok sahici bir şekilde yazıyor anlatmak istediklerini Tomris Uyar. 1930’larda gençliğini yaşayan annesini ya da babasını anlatırken,
kendine dönüp, Körfez Savaşı sırasında katıldığı toplantılardan ve
protestolardan ya da bir tren yolculuğunda tesadüfen tanıştığı bir kadınla yaptığı
yolculuktan bahsederken, ya da karakterlerinin iç dünyalarını yansıtan tepkileri aktarırken, Tomris Uyar’ın anlattıklarının hep çok tanıdık gelen bir yanı olduğunu söylemek gerekir.
Otuzların Kadını, özlem
dolu, dokunaklı, çoğu zaman öfkesini göstermekten de çekinmediği bir kitabı
Tomris Uyar’ın. Anlattığı öyküleri ise Otuzların Kadını portresinin sınırlarını aşıp, çoğu zaman bizimkilerle de kesişiyor.
0 yorum :
Yorum Gönder