Avrupa’da I. Dünya
Savaşı’nın devam ettiği yıllarda genç bir lise öğrencisiydi Ernest Hemingway. Yazarlık
deneyimine bu yıllarda bir okul dergisinde yazdığı ilk makaleleriyle adımını
atmıştı. 1917 senesinde liseden mezun oldu. Mezuniyetinin ardından üniversiteye
gitmeyi tercih etmeyip, Kansas City Star adlı bir gazetede muhabir olarak
hayatını devam ettirmeye karar vermişti. Bu, onun uzun yıllar boyunca geçimini
sağlamak için yaptığı gazetecilik deneyiminin de bir başlangıcı oluyordu.
1917
onun için bir başka açıdan da önemli bir dönüm noktasıydı aslında. I. Dünya
Savaşı’nın başlangıcından beri tarafsızlığını koruyan ABD bu sene savaşa
katılıyordu. Bu kararın hemen ardından Hemingway de savaşın içinde yer almak istemişti. Orduya başvurdu. Fakat gözleri zayıf olduğu için kabul edilmedi. Bunun üzerine Hemingway Kızılhaç’a başvurup, gazeteciliği bırakarak Kızılhaç gönüllüsü olmuştur bu dönemden sonra.
Hemingway savaş
sırasında vurulur, yaralanır, en yakınında onunla beraber çalışan birçok
insanın ölümüne tanıklık eder. Savaş yılları zordur fakat sonradan
yazdığı birçok ölümsüz eserlerinde bu dönemde yaşadığı benzersiz deneyimleri
konu alacaktır.
1920
senesinde ABD’ye döner ve bu onun için yeni bir dönemin başlangıcı olur. Bir sene sonra ilk evliliğini yapar ve eşiyle birlikte
Chicago’ya taşınır. Orada gazetecilik mesleğine, Daily Star gazetesinde savaş
muhabirliği yaparak geri döner.
Çok değil, en son 1924
senesine kadar bu gazetede yazacaktır Hemingway. Bu süre içerisinde 200’den
fazla makalesi yayımlanır. Fakat gazeteciliği pek sevmediği söylenir. Zaten esas
amacının yazarlık yaparak geçimini sağlamak olduğu da aşikardır. Gazeteden
istifa ettikten sonra bu hayalini gerçekleştirmek için harekete geçer ve bunda
da epey başarılı olur. Hemingway, özellikle 1920’lerin ikinci yarısından
itibaren dünyanın en tanınan yazarları arasına girecektir.
Türkiye’de ilk olarak
1970 senesinde yayımlanmış Daily Star gazetesinde bu dönemde yazdığı her biri kısa ve etkileyici hikâyelerinin/ makalelerinin tamamını içeren bir kitabı, İşgal
İstanbulu ve İki Savaş Arasından Mektuplar. Bunların dışında ayrıca bu kitabında, İspanya iç savaşı ve II. Dünya Savaşı’nda Hemingway’in savaş muhabirliğine ait
izlenimleri de yer alıyor. Bahsedilen bu dönemler içerisinde Fransa’da,
Almanya’da, İspanya’da, İtalya’da ve daha birçok yerde bulunuyor ve birçok
tarihi ana da tanıklık ediyor Hemingway.
Hemingway'in savaş
muhabiri olarak çalışırken ilk gittiği yerlerden biri 1922 senesinde işgal
altındaki İstanbul’dur. Bu kitabında işgal İstanbul’unu bir makalesinde anlattığını görürüz. 30 Eylül 1922 tarihinde Beyoğlu’nda bir otel odasında
bulunan Hemingway, o dönemin tahminlerine göre yaklaşık bir buçuk milyon insanın
yaşadığı İstanbul’dan derinlemesine bahseder bu makalesinde.
Bu kısacık yazıda bugüne
göre çok ilginç gelecek olan bir Beyoğlu manzarasıyla karşı karşıya
kalıyoruz. Mesela Hemingway'in anlattıklarına göre çok tozlu, yağmur yağınca her yerin çamur olduğu dar kaldırımlı
bir caddeymiş o zamanlar Beyoğlu. Fakat yine kalabalık. Cadde boyunca trafik ise çok
yoğun.
Peki 1920’lerde
Beyoğlu’ndaki insanlar ne yiyor, ne içiyor, nasıl yaşıyor ve eğleniyor?
Hemingway hepsini en ince ayrıntısına kadar bizimle paylaşıyor bu kitabında.
Üstelik sadece Beyoğlu’nda da bulunmuyor Hemingway. İstanbul’un ardından Mudanya’ya geçiyor, bu şekilde İsmet Paşa ve işgal
kuvvetleri arasında geçen ateşkes görüşmelerini aktarıyor. Bu yazıya ek olarak Mustafa
Kemal’i konu aldığı kısa bir yazısının da bulunduğunu belirtmek gerekir. Sonra Edirne’ye gidiyor ve Doğu
Trakya’dan giden göçten bahsediyor. 1922 senesinde İsviçre’nin Lozan kentine de
Lozan Barış Konferansı’nı izlemek için gidiyor daha sonra. Burada İsmet Paşa ile
görüşüyor ve hem konferansla hem de kendisiyle ilgili çarpıcı yorumlarda bulunuyor.
Hemingway’in hem I. ve II. Dünya
Savaşları’nı hem de iki savaş arası dönemi çok iyi bildiğine şüphe yok. Gazete
için yazdığı metinlerden anlıyoruz ki toplumsal hayata ve o dönemin siyasetine çok vakıf. Sanki birçok konuda döneme ve bulunduğu şehre dair merak
edilebilecek bütün soruların cevabını veriyor gibi yazıyor Hemingway. Üstelik anlatım dili de çok
yalın ve etkileyici. İşgal İstanbulu ve İki Savaş Arasından Mektuplar, tarihin bu dönemine Hemingway’le beraber tanıklık etmek
isteyenler için kaçırılmaması gereken bir kitap.
Son
olarak, kitap hakkında yazılmış bir başka yazının linkini aşağıda paylaşıyorum
ilgilenenler için.
http://voices.yahoo.com/on-quai-smyrna-hemingway-istanbul-690154.html
0 yorum :
Yorum Gönder