21 Mayıs, 2013



GİZLİAJANS




"Borges ile Kemalettin Tuğcu'nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde, hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. Heyhat, ne kadar da yanılmışım"

Şu an gerçekten zor işe soyunmaktayım ve bunun da farkındayım. Zira az sonra hakkında bir yazı okuyacağınız Gizliajans aslında hakkında pek de bir şey anlatamayacağınız kitaplardan. Başka şekilde ifade etmek gerekirse şöyle de diyebiliriz; düşünün ki en sevdiğiniz şarkıcı ya da grubun konserine gittiniz ve çıkışta sizden konseri anlatmanız istendi, ne diyebilirsiniz ki? Sanırım bu da öyle bir şey. 

Gizliajans, Alper Canıgüz'ün "Tatlı Rüyalar / psiko-absürd romantik komedi" (2000) ile Oğullar ve Rencide Ruhlar (2004) sonrasında yazdığı 3. romanı. Şimdi bu üç roman arasında hangisini daha çok sevdiğime yönelik gereksiz bir sıralama yapmayacağım ancak; benim Alper Canıgüz maceram Tatlı Rüyalar ile başladığından onu yeri ayrı demden de geçemeyeceğim.











Romandan biraz bahsedecek olursak -tanıtım yazısından alıntılarla- "Dünyanın şahsına karşı kurulmuş bir komplo olduğuna inanan genç ve avare metin yazarı Musa"'nın hikayesidir diyebiliriz. Hikayemiz genç ve avare metin yazarı Musa'nın, aynı zamanda asker arkadaşı da olan hayatın her alanına derin ve samimi bir merakla yaklaşan Şaban ile aynı evi paylaşmaya başlamaları ile başlar. Musa bu ev arkadaşlığının tam da başlangıcında metin yazarlığını yaptığı programın yayından kaldırılması ile işsiz kalır. Durum zordur ve gelebilecek her türlü teklife açıktır. Bir akşam evde otururken telefon çalar ve Gizliajans'tan bir iş teklifi alır. Gizliajans, gaddar bir kedi tarafından yönetilen ve birbirinden tuhaf çalışanları olan bir reklam ajansıdır. Musa'nın bu tuhaf ajansta işe başlaması hayatının aşkı menekşe gözlü sanat yönetmeni Sanem ile tanışmasına vesile olur. Bu tuhaf ajans ve sanat yönetmeni Sanem Musa'nın hayatını kökünden değiştirir. Uzaylıların da işin içine girmesiyle artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Romanı daha fazla anlatarak okuyacak olanların keyfini kaçırmayı hiç istemem. Ancak Alper Canıgüz'ün kitaptaki muhteşem tespit ve göndermelerinden bir buket sunmamak ayıp olur diye düşünüyorum. 
" -Belki? Belki de gerçekten bir intihardır. O zaman kendini ölüme zaten hazırlamış olmalı, değil mi?
  - İnşaat halinde bir bina düşün. Ve ben de kendimi onun çatısından aşağı atarak intihar etmeye karar vermiş olayım. Eğer merdivenlerin parmaklıkları henüz inşa edilmemişse, inan bana, basamakları apartman boşluğu tarafından değil, duvar tarafından tırmanırım. Hiç kimse ölene kadar ölüme hazır değildir." (s.69)



"- Söyleyin Musa Bey, babanız sizi çok döver miydi?




-  Hayır. Biz çok modern bir aileydik. Babam da çok modern bir insandı. O yüzden beni dövmez, rencide ederdi.
  - Anlayamadım efendim?
  - Gururumla oynardı. İnsanların arasında küçük düşürürdü beni. Böylece ben de modern bir insan oldum işte. Kısmetse ben de çocuklarımı böyle modern yetiştireceğim." (s.46)






Ve bence,aşkın heyecanını en iyi anlatan cümlelerden birini de eklemek istiyorum;
" İşte havayi fişeği icat eden Çinli'ye esin kaynağı oluşturan duyguyu keşfedişim tam da o ana denk geliyordu."

Sanırım okumayanlar için teşvik, okuyanlar için hoş bir anımsama sağlayacağını düşündüğüm bu alıntılardan sonra son söz yerine bir kaç yorumda bulunmak istiyorum. Romanın çok akıcı ve esprili bir dili var. Bildiğim kadarıyla uzaylıların işin içinde olduğu Türkçe yazılmış bir roman olarak ilklerden olma özelliği taşıyor ve bu bile bence romanı okumaya değer kılıyor. Ancak belirtmekte yarar var, Gizliajans bir bilim kurgu romanı değil.  Hayattan gündelik detayların zaman zaman bilgece zaman zaman çocukça yer aldığı; merak ve heyecanın eşlik ettiği; eğlenceli bir edebiyat eseri.





Not: Alper Canıgüz Almanca'ya çevrilen ikinci romanı olan Gizliajans ile Almanya'da 3 ayda bir yayımlanan dünya edebiyatının "en iyiler" listesine giren ilk Türk romancı oldu. 

0 yorum :

Yorum Gönder