04 Temmuz, 2013




"beş yaş insanın en olgun çağıdır, sonra çürüme başlar"
                                     Oğullar ve Rencide Ruhlar



Aslında yazmayı planladığım başka kitaplar vardı ancak çıkmasını dört gözle beklediğim "Cehennem Çiçeği" çıkınca diğer kitaplarıma "siz birazcık bekler misiniz rica etsem" diyerek önceliği Alper Kamu'ya verdim.

Alper Canıgüz'ü severim, bilenler bilirler, daha önce de Gizliajans'ı burada yazmıştım. Ancak Alper Canıgüz'ü sevmenin ilk ve en temel sebebi Alper Kamu'dur. Alper Kamu, dünyanın en küçük dedektifi, zehir gibi bir zeka ve  hazır cevaplılığı ile insanı hayrete düşüren bir çocuktur. İlk macerası olan "Oğullar ve Rencide Ruhlar"dan 9 sene sonra okuduğumuz bu romanda da Alper beş yaşındadır. Açıkçası Alper'in büyümemesi beni acaip mutlu etti çünkü ilk kitapta da denildiği gibi "beş yaş insanın en olgun çağıdır, sonra çürüme başlar".
Öncelikle belirtmekte fayda var, bu romandan keyif almanız için önceki romanı okumuş olmanız gerekmez ama benim naçizane tavsiyem karakterleri daha yakndan tanımak adına ilk kitabı önceden okumanız yönünde.
Bu uzun ön bilgilendirmelerden sonra "Alper Kamu - Cehennem Çiçeği"ne gelelim. Kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi kahramanımız "İnsanlığa dair kavrayışımızı biraz daha ileri götürmeyecekse bir cinayeti çözmenin ne anlamı var ki?" diyerek adalet kavramımızı sorgulamaya davet ediyor bizi. Ancak bununla da kalmıyor bir de geçmişte kalmış ya da öyle olduğunu sanığı bir aşk hikayesinin peşine düşüyor. Bu arada kendisi de aşkın ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Ve babası ile aralarında şöyle bir konuşma geçiyor;

" 'Bir baba olarak söyle evladına: Aşk var mıdır yok mudur, boş mudur dolu mudur, ne kokar, ne boktur?
   Gülmesi biraz dinince, 'Tanrı gibi düşün' dedi babam, ki böyle bir yanıtı hiç beklemiyordum. 'İnanıyorsan varolup olmaması pek önemli değildir. Ayrıca en büyük inkarcının da en inançlının da içinde bir nebze kuşku vardır. Ve elbette ki, aşk da Tanrı da ölümsüzdür.' "

Şimdi böyle vurucu bir dialoğu okuduktan sonra kitabın romantik ve dramatik yanının daha ağırlıklı olduğunu sanmayın lütfen. Ciddi anlamda vurucu ve sizi yerle bir eden yerleri az değil kesinlikle. (Özellikle bir "Karanfil Kız" öyküsü var ki, okurken dağılıyorsunuz. Hatta sırf o öykü için bile bu kitap okunur gibi iddalı cümleler bile kurabilirsiniz, o derece güzel.) Ama Alper Kamu'yu Alper Kamu yapan kara mizahıdır. Hatta buna da bir örnek vermek gerekirse Alper ile komiser yardımcısı Onur Çalışkan arasında geçen ve içinde bulunduğumuz günler açısından da anlamlı olan şu diyaloğu paylaşmak isterim.
" 'Hatrınızı sormaya geldim' diye yanıtladım elimdeki dosyayı kapatıp masanın üzerine atarken.
   ' Beni merak ettin yani, hepsi bu, öyle mi?' Tavrı alaycı, bakışları kuşkucuydu.
   ' Yok' dedim, 'hepsi o değil. Bir de o 1 Mayıs gösterilerinde ananız babanız yaşında insanların üstüne kurt köpekleriyle, biber gazlarıyla falan saldırmaya hiç utanmıyor musunuz, onu merak ettim' Ben hesapta gönlünü almayacak mıydım bunun?
   Onur Çalışkan'ın suratı mosmor kesilmişti. 'Ben... asla.... bak...' falan gibi bir şeyler geveledi.
 'Tamam tamam' dedim. ' Biliyorum sizin bir suçunuz yok, emir kulusunuz. Eminim size kalsa dünya çok daha iyi bir yer olurdu.' "
Yeni çıkan bir kitap hakkında daha fazla spoiler vermeden kendimi durdurmak için toparlamak gerekirse. İlk kitaptan bile iyi diyebileceğim kadar oturmuş bir dil ve mizaha sahip "Alper Kamu- Cehennem Çiçeği". Aynı zamanda da bu mizah zemininden midir yoksa ayrıca okunduğunda da ağlatacak kapasitede öyküler yazmayı başarabildiğinden midir bilemem ama Alper Canıgüz bu romanında dramatik yazarlık tarafının çıtasını da gayet yukarılara taşımış. Yalnız bu kadar övdükten sonra bir kaç eleştiri yapmamın da pek sakıncası olmayacaktır diye düşünerek şunu eklemek istiyorum; çok okuyan, zeki ve bilgili bir kardeşmiz olsa da Alper, romanın arasında giren ansiklopedik kıvamda olmasa da o konseptteki bilgiler, okuyucuyu romandan koparabiliyor. Tabii ki bir Ahmet Mithat Efendi havası yok ama yine de daha az bilgi verilmesi sanki daha da sıcaklaştırabilirdi romanı.

Son olarak;

"Bütün aşklar küllenir, bütün babalar ölür, bütün hikayeler biter. Birinin yıkıntıların nöbetini tutması gerekir; işte o yüzden, biri hariç bütün çocuklar büyür."

0 yorum :

Yorum Gönder