28 Temmuz, 2013

Utanarak söylemeliyim ki, J. D. Salinger'la tanışmam Teoman'ın 2001 yılında çıkardığı "Gönülçelen" albümü sayesinde oldu. "The Catcher in the Rye"dan sonra, Yapı Kredi Yayınları'nın "Dokuz Öykü" kitabıyla daha da çok sevdim yazarı.


Dokuz Öykü
Salinger'ın 1948-1953 yılları arasında yayınlanmış dokuz öyküsü bulunduğu bu kitap, Salinger'ı okumaya başlamak için ideal. Elimdeki 9. baskıdaki arka kapak yazısında da belirtildiği gibi "bu kitaptaki öyküler bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını".
Tüm öykülerden bahsetmektense, bugün kitabı tekrar elime aldığımda işlenişiyle en çok etkilendiğim öykü olan "Muz Balığı için Mükemmel Bir Gün"den bahsetmek istiyorum. Elimdeki kitabın arka kapağında da öykünün sonu belirtilmiş ama ben yine de uyarayım, eğer okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız bu yazıda, öykünün sonundan da bahsedeceğim.

Öykü, bir kadının annesiyle yaptığı telefon görüşmesiyle başlıyor. Salinger, betimleme ve ironiyi o kadar güzel kullanıyor ki, oda ve taraflar gözünüzde tam olarak canlanıyor. Eşinin psikolojik sorunlarından dolayı kızına zarar vereceğinden endişe duyan anne, ardı ardına sorular soruyor, birinin cevabını almadan diğerine geçiyor. Arada başka kadınların dedikodusunu yapmaktan da geri durmuyor. Telefon konuşmasını okurken "İşte" diyorsunuz, "anneler zaman ve mekan fark etmeksizin, az çok aynılar".

Gelelim hikayenin asıl kahramanına: Seymour Glass ya da kumsalda tanıştığı küçük arkadaşı Sybil'in tabiriyle See More Glass. Seymour'a geçmeden önce minik bir parantez açarak Salinger'ın, kahramanı farklı Glass'lar olan dört hikaye yazdığını da belirtmek isterim.
Bu hikayenin Glass'ı Seymour, savaştan yeni dönmüştür, biraz önce bahsettiğimiz telefon konuşmasından aldığımız bilgiye göre de psikolojik sorunları nedeniyle tedavi görmüştür. Eşiyle birlikte tatile gelen beyaz tenli ve dar omuzlu kahramanımız, sahilde bornozla oturuyor. Tatilde arkadaş olan Seymour ve Sybil'in plajdaki diyalogları ayrı bir dikkat çekicidir. Akranı olan başka bir küçük kızın Seymour'la ilişkisini kıskanan Sybil'e, muz balığı hikayesini anlatıyor Seymour: küçücük muz dolu bir delikten içeri girip, yedikleri muzlar yüzünden şişip domuza dönen ve tekrar o delikten çıkamayarak ölen muz balıklarının hikayesi...  Hikayeyi anlattıktan sonra "muz balığı için mükemmel bir gün bu gün" diyor ve Sybil'le beraber muz balıklarını görmek için denize giriyorlar. Sybil, ağzında altı tane muz olan bir muz balığı gördüğünü söyledikten sonra Seymour'la beraber denizden çıkıyorlar. Sybil, Seymour'dan ayrılırken Seymour bornozunu giyip deniz yatağını da alarak odasına dönüyor. Odada, biraz önce annesiyle telefonda konuşan eşi, yatağın bir ucunda yatarken, Seymour, bavulundan otomatik tabancasını çıkarıyor, yatağın kenarına oturuyor ve tabancayı sağ şakağına dayayarak ateşliyor.

Hikayenin başında böyle bir sonu beklemiyor kimse. Zaman zaman gülümsediğiniz bu hikayede Salinger, denizden tatilden, küçük kızla sohbetten, muz balıklarına, oradan intihara öyle sert ve hızlı bir geçiş yapıyor ki, hikaye bittikten sonra bir süre diğer hikayeye geçemiyor insan.

Kimilerine göre muz balıkları 2. Dünya Savaşı sonrası insanları temsil etse de, dümdüz bir okumayla bile, oldukça etkileyici bir hikaye "Muz Balığı için Mükemmel Bir Gün".

0 yorum :

Yorum Gönder