15 Şubat, 2014


   


Öykü kitapları hakkında yazı yazmak bence zordur. Tek tek öyküleri anlatmaya çalışmak yazara haksızlık oluyor gibi geliyor bana; aradan öykü seçip anlatmaya çalışmaksa diğer öykülere haksızlıkmış gibi. Bu sefer önümde iki öykü kitabı var. İkisi de birbirinden güzel ve bizden.

Mahir Ünsal Eriş 1980 doğumlu genç bir yazar. "Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde" & "Olduğu Kadar Güzeldik" onun İletişim yayınlarından şu ana kadar çıkan kitapları. Açıkçası ben kendisiyle çok tesadüf eseri tanıştım. Bir gün bir arkadaşımı beklerken sıkılmamak için girdiğim kitapçıda "Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde"yi gördüm. Kitabın kapağı, bana küçüklüğümü hatırlattı, ailemle çıktığımız yaz tatillerindeki sahilleri. Bu sıcacık kitap kapağının çekiciliğine karşı koyamayıp aldım kitabı. Ben yeni tanıştığım insanlara karşı mesafeli ve hatta yabani denebilecek kadar da soğuk bir insanım. Bu kitabı okumaya başladığımda iyice fark ettim ki, yeni tanıştığım yazarlara ve kitaplara karşı da çok farklı değilmişim. Soğuk durdum en başta; "tamam bu ilk hikaye güzelmiş ama diğerleri de öyle mi bakalım" diye bilmişlik tasladım. Öyle hemen samimi olmadım yani. Sonra bir de baktım ki, kitabı bitirmişim. O kadar akıcı, kendini sevdiren bir dili ve o kadar farklı bir bakış açısı vardı ki, mesafeler bir günde kapandı.

Sonra ikinci kitabı aldım; "Olduğu Kadar Güzeldik". Ne yalan söyleyeyim bu kitabın kabı, diğerinden de güzeldi. Hatta babamla benim aşağıda yer alan fotoğrafımıza pek benzettim. Bu kitap da diğeri gibi kendini sevdiren bir kediydi.Yalnız aralarındaki "ağabey- kardeş kitap" olma durumu fark ediliyordu. İlk kitap acemiydi diyemem ama "Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde"de hissedilen o "yeni" olma hali "Olduğu Kadar Güzeldik"te kendini daha olgun bir ağabey seviye çıkarmayı başarmıştı. Öyküler, karakterler daha oturmuş, ne dediğini daha net ifade eden öykülerdi.


 
Kitaplara geçmeden önce Mahir Ünsal Eriş hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Efendim, Mahir Ünsal genç bir yazar. Çanakkale doğumlu ve Bandırma'da büyümüş. Bu nedenle öykülerinde bu iki ile çokça rastlıyoruz. Kendisi -yanlış öğrenmediysem- 10 dil biliyor ve çeşitli kitap, makale ve öykü çevirileri de bulunmakta. Gümüşlük Akademi'de "Dil ve Etimoloji Atölyesi/ Dilbazlık Atölyesi" adı altında da bir atölye düzenlemekte. Öyküleri pek çok yerde Barış Bıçakçı ve Emrah Serbes ile tarzları nedeniyle benzeştirilmekte. Kendisinin yorumuna göre de bu benzerlik; Emrah Serbes ve Barış Bıçakçı'nın da İletişim yayınlarının Ankara Bürosu tarafından 'keşfedilmiş' olmalarından kaynaklıdır. Öte yandan Eriş, gerçek okuyucu tarafından aslında o kadar "benzer" görülmediklerinin de altını çiziyor. Kitaplarda Balıkesir, Bandırma, Edremit, Çanakkale havası ağırlıklı, bir tutam Ankara da bulunmakta. Taşralı insanı anlatıyor ama aslında 1980 doğumlu çocukların hikayelerini anlatıyor. Bazı öykülerinde mizaha kayıyor dili, bazı öykülerde hüzün ağır basıyor. Bana her iki kitap içindeki favori öykülerini söyle derseniz ayrım yapmak çok zor olacaktır ama "benim adım Feridun" diğer öykülerinden bir adım daha öne çıkıyor benim için.



Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde

İlk kitabı olan "Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde"de 14 öykü bulunmakta; "çok sıkılır arkadaşı ölen çocuklar", "kimi sevse gülderen", "biten bir aşkın ardından", "bana küstüler", "bilye hikmet", "her kanser erken ölümdür", "bir konsomatrisin hikayesi", "Ringo", "mektup yazacak gün", "hep klinsmann'ın yüzünden", "kadınlar hep olmadık zamanlarda", "ben evlenmeyi boşanmaktan daha çok seviyorum", "vakitlice gelmeyen çiş", "biraz uzunca bir diyet hikayesi".  Ben hepsini çok sevdim lakin; "ben evlenmeyi boşanmaktan daha çok seviyorum" ve "mektup yazacak bir gün" adlı öykülerindeki mizah bana daha yakın geldi. Ben saçma ve beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan komik halleri severim. Bu öykülerde de öyle kendi içinde  komik - absürt durumlar vardı. Hüzünlü öyküler de vardı ama gerçek hayatın her yanı hüzün olduğundan ben diğer öykülere biraz  daha sempati ile baktım. Çocuklar üzerinden anlattığı "çok sıkılır arkadaşı ölen çocuklar" ve "hep klinsmann'ın yüzünden" öykülerindeki dili de anlattığı yaşa inebilmesi nedeniyle başarılı buldum. Ancak "Ringo" her ne kadar güzel anlatılmış olsa da çok sevemediğim bir hikaye oldu; içinde barındırdığı kadın karakterle ilgili olarak. Bir de şunu not düşmeden geçemeyeceğim, bana öyle geldi ki; bu kitaptaki kadın karakterlerde hep kötü bir taraf vardı, ihanet eden, giden, sevemeyen... Belki ben çok takıntılı olduğumdan bana öyle geldi; belki de belli özelliklerdeki kadınları anlatmak daha kolay olduğundan yazar bu yolu tercih etti; bilemiyorum.


Olduğu Kadar Güzeldik



"Olduğu Kadar Güzeldik" içinde 8 öykü barındırıyor; "sen o zaman parasız yatılıydın", "benim adım Feridun", "işe çıkılacak gün", "kanatlarımız olsa be Metin", "malibu", "dayımın avrupa'ya kaçırılışı", "zehir miktarda", "stoper".  Hepsi de birbirinden güzel yine. Ama bu kitapta kendime bir favori belirmeyi başardım; "benim adım Feridun". Bu öykü benim hep bir gün denemek istediğim "kaybolma" ve sonrasında "başka biri olma" halini anlatıyor. Tam bir kaybolma yok bu öyküde biraz daha farklı bir  durum var ancak "başka biri olma" noktasında harika bir tahmin yürütmüş yazar. Öyküyü gerçekten de merak içinde ve soluksuz okudum. Her anında kendimi yerine koydum. Size de olur mu bilmem ama bana nadiren olsa Melih Cevdet Anday'ın şiirindeki hal gelir; 

              

"bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup uyusam"

İşte bu öyküde hem "bir başkası olma" hem de bu "misafir olma" hali vardı. Bu öykünün dışında diğer çok sevdiğim öykü ise "dayımın avrupa'ya kaçırılışı". Bu öyküde bir annenin oğlu için endişelenişinin mizahı yapılıyor; hepimizin tanıdığı panik olmaya, abartmaya, korkmaya müsait bir anne ile sorumsuz, bir baltaya sap olamamış, hayırsız oğlunun hikayesi. Daha önce de belirttiğim gibi bu kitap bir önceki kitabına göre daha ayakları yere basan bir kitap ve içindeki tüm öyküler daha sağlam. Ben ayrıca "stoper" ve "malibu"yu da epey beğendim. 

Kısacası efendim, okumanız sırasında sizi dışlamayacak, size kibirle yukarıdan bakmadan bakmadan "göz hizasından" yazılmış öyküler okumak istiyorsanız; dil akıcı olsun, rahat okunsun diyorsanız; yakın zamana ait detaylar da bulayım diyorsanız bu iki öykü kitabını size tavsiye ederim. 


0 yorum :

Yorum Gönder