“Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım.
Fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir bence...”
Sabahattin Ali’nin Türk edebiyatı açısından değeri tartışılmaz.
Daha önce de edebiyat tarihimizin en önemli eserlerinden olan “Kürk Mantolu Madonna”yı blogumuzda sizlerle paylaşmıştık. Benim bu paylaşımım ise Sabahattin
Ali’nin eşine ve belli bir noktadan sonra da kızına yazdığı mektupların
biraraya getirilmesinden oluşan “Canım Aliye, Ruhum Filiz” hakkında olacak.
Derlemeyi hazırlayan Sabahattin Ali hakkındaki en yetkin
kişilerden biri olan Sevengül Sönmez. Kendisini Bilgi Üniversitesi’nin “Edebiyatçılar
Edebiyatçıları Anlatıyor” programı kapsamında dinleme şansım olmuştu. Bu
kitapla ilgili yapılan bir röportajı yayınlandı, burada Sabahattin Ali’nin Aziz
Nesin ile birlikte çıkardığı Markopaşa yazılarının kitaplaşma olasılığına dair
de güzel bir haber var.
Mektuplar Sabahattin Ali’nin eşi Aliye ile evlenmelerinden
önceki dönemde başlıyor. Bu naif sevgiyi okuyabilmek gerçekten büyük şans.
Yalnız bir ruh olan Ali’nin müstakbel eşine ve gelecek hayatlarına nasıl umutla
sarıldığını satırlar arasında görebiliyorsunuz. Öyle bir duygu yoğunluğu ki
hayatın merkezine sevgisini koyduğunu bu
satırlarla ifade ediyor: “Yalnız senin için yaşamak, hayatımdan senden başka
her şeyi silip atmak istiyorum.” Sadece aşkları ya da ilişkileri değil,
Sabahattin Ali’nin karakterine ve dünya görüşüne dair paylaşımlar da
mektuplarda. “Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağılıkların
sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir” satırlarında insanlığa
dair ne kadar doğru bir kanaate sahip olduğunu görmek mümkün. Zamanın önemli
isimleriyle olan çalışmaları, dostlukları da mektupta kendi ağzından
anlatılmış. Mehmet Ali Aybar, Niyazi Berkes, Melih Cevdet Anday, Aziz Nesin
sayabileceğimiz bazı isimler.
Bütün yaşadığı maddi ve manevi sıkıntılara rağmen ümidini
koruyan ve bunu da çevresine aşılayan bir insan Sabahattin Ali. Hapis
cezalarına, maddi zorluklara, yayın kısıtlamalarına rağmen ailesine “Şimdi
gözlerim arkada değil, ileride, geçen güzel günleri değil, gelecek güzel
günleri düşünüyorum” diyerek umut veren bir insan. Türkiye’nin en büyük
edebiyatçılarından ama ailesinin geçimini düşünen bir eş, kızının sağlığını
dert edinmiş bir baba. Ailesine bağlılığı mektuplarında gayet açık okunuyor.
Bir gün telefonda arkadaşım “Filiz hiç üzülmesin” cümlesini
–ki aynı zamanda Sabahattin Ali’nin fotoğraflı yaşam öyküsünün de ismi- söyleyince
ağlamaya başlamamı hiç unutamıyorum. O kadar dokunmuştu ki bu laf bana. Halen
de bu satırları yazarken yüreğim burkuluyor. Bir babanın kızından bu kadar
hunharca koparılması gerçekten acı. Ancak –bütün aksine çabalara rağmen- kendisinin
hep başarı ile hatırlanacak olması bu acıyı bir nebze de olsa hafifletiyordur
umarım. Kendisinin de eşine yazdığı gibi “İhtiyarlığımda çekilmez bir adam
olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru
çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım.”
0 yorum :
Yorum Gönder