16 Şubat, 2014

“Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım. Fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir bence...”

Sabahattin Ali’nin Türk edebiyatı açısından değeri tartışılmaz. Daha önce de edebiyat tarihimizin en önemli eserlerinden olan “Kürk Mantolu Madonna”yı blogumuzda sizlerle paylaşmıştık. Benim bu paylaşımım ise Sabahattin Ali’nin eşine ve belli bir noktadan sonra da kızına yazdığı mektupların biraraya getirilmesinden oluşan “Canım Aliye, Ruhum Filiz” hakkında olacak.
 
Derlemeyi hazırlayan Sabahattin Ali hakkındaki en yetkin kişilerden biri olan Sevengül Sönmez. Kendisini Bilgi Üniversitesi’nin “Edebiyatçılar Edebiyatçıları Anlatıyor” programı kapsamında dinleme şansım olmuştu. Bu kitapla ilgili yapılan bir röportajı yayınlandı, burada Sabahattin Ali’nin Aziz Nesin ile birlikte çıkardığı Markopaşa yazılarının kitaplaşma olasılığına dair de güzel bir haber var.
Mektuplar Sabahattin Ali’nin eşi Aliye ile evlenmelerinden önceki dönemde başlıyor. Bu naif sevgiyi okuyabilmek gerçekten büyük şans. Yalnız bir ruh olan Ali’nin müstakbel eşine ve gelecek hayatlarına nasıl umutla sarıldığını satırlar arasında görebiliyorsunuz. Öyle bir duygu yoğunluğu ki hayatın merkezine sevgisini  koyduğunu bu satırlarla ifade ediyor: “Yalnız senin için yaşamak, hayatımdan senden başka her şeyi silip atmak istiyorum.” Sadece aşkları ya da ilişkileri değil, Sabahattin Ali’nin karakterine ve dünya görüşüne dair paylaşımlar da mektuplarda. “Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağılıkların sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir” satırlarında insanlığa dair ne kadar doğru bir kanaate sahip olduğunu görmek mümkün. Zamanın önemli isimleriyle olan çalışmaları, dostlukları da mektupta kendi ağzından anlatılmış. Mehmet Ali Aybar, Niyazi Berkes, Melih Cevdet Anday, Aziz Nesin sayabileceğimiz bazı isimler.
Bütün yaşadığı maddi ve manevi sıkıntılara rağmen ümidini koruyan ve bunu da çevresine aşılayan bir insan Sabahattin Ali. Hapis cezalarına, maddi zorluklara, yayın kısıtlamalarına rağmen ailesine “Şimdi gözlerim arkada değil, ileride, geçen güzel günleri değil, gelecek güzel günleri düşünüyorum” diyerek umut veren bir insan. Türkiye’nin en büyük edebiyatçılarından ama ailesinin geçimini düşünen bir eş, kızının sağlığını dert edinmiş bir baba. Ailesine bağlılığı mektuplarında gayet açık okunuyor.
 
Bir gün telefonda arkadaşım “Filiz hiç üzülmesin” cümlesini –ki aynı zamanda Sabahattin Ali’nin fotoğraflı yaşam öyküsünün de ismi- söyleyince ağlamaya başlamamı hiç unutamıyorum. O kadar dokunmuştu ki bu laf bana. Halen de bu satırları yazarken yüreğim burkuluyor. Bir babanın kızından bu kadar hunharca koparılması gerçekten acı. Ancak –bütün aksine çabalara rağmen- kendisinin hep başarı ile hatırlanacak olması bu acıyı bir nebze de olsa hafifletiyordur umarım. Kendisinin de eşine yazdığı gibi “İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım.”

0 yorum :

Yorum Gönder