17 Nisan, 2014

“Belki de biricik mesele bu. Dünyanın bizimle birlikte kurulduğunu zannedip, kendimiz için sonsuz bir yaşam hayal etmek...”

Çok kıymetli okuyucu, bu kalbimden temiz yazıma bir itirafla başlamak istiyorum. Geçen ayki kitap seçimi sırasında iki okuyucumuzdan gelen “Peri Gazozu” önerisi ile Türk sinemasında son dönemde en beğendiğim oyunculardan biri olan Ercan Kesal’ın ilk kitabını çıkartmış olduğunu farkettim. Meğerse kendisi Radikal gazetesine yazdığı yazılara, birkaç basılmamış hikayesini de ekleyerek babasının Avanos’ta sattığı gazozun ismiyle raflarda yerini almış.
Hikayeler Kesal’ın çocukluk döneminden doktorluk yıllarına kadar farklı dönemlerden izler ve anılar taşıyor. Aslında hepsi aşina olduğumuz hikayeler, 3. Sayfalarda okuduğumuz haberler. Basit cümlelerle anlatılmış tanıdık öyküler. Ama basitliğin içindeki samimiyet, hikayeleri inandırıcı kılan ve başkası böyle yazamazdı dedirten şey olmuş. Hamasi laflar, süslü cümleler yok. Günlük hayatta kullanılmayan yüksek edebiyat kelimeleri de eksik. Ama bir şeyi tastamam, yaşanmışlığın verdiği duygu. Yazarın da dediği gibi “Kelimelerin ruhu var” ve o ruhu hissediyorsunuz.
Çocukluk dönemi hikayeleri aile sevgisinin karakter üzerinde ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi nacizane fikrimle. Sevgiden kastım akıtılmış paralar, gönderilmiş özel okullar, aldırılmış özel dersler değil; yürekten gelen saf sevgi. Sanatçının bu anlamda şanslı insanlardan biri olduğu belli. Anne ve babasını buradan da rahmet ve saygıyla anmadan geçmek olmaz.
Sonrasında doktorluğun ilk yılları ve zorluklar. Hayatını acilde geçirmek zorunda kalmış bir insan olmasına rağmen umutla yoğrulmuş, insanlara faydalı olmak için çırpınan bir hayat. Yazarın “birbirimizin hayatlarının içindeyiz ve insan olmak galiba diğerkam olmaktan geçiyor” cümlesini nasıl da içten söylediğini bu hikayeler anlatıyor aslında. Doktorluk döneminde yaşanan sıkıntılı olaylar, "hiç, birileriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç duyduğunuz anlar oldu mu?” cümlesine “evet” dedirtecek korkunçluktaki gerçekler ise insanı bir tokat gibi çarpıyor. Kesal’ın da “Tüm yazdıklarımız bizim olsa da ne fark eder ki. Üzerindeki kan, hikayelerini her gün kayıtsızca izlediğimiz o bahtsızların” cümlesinde ifade ettiği gibi başkalarının acılarına kahrolmak dışında bir şey yapamamanın utancı. Bunca hüzünlü ve isyan ettiren hikayeye rağmen, en kötü konuda bile insanı umutlandıran bir yan. Gerçekten de çok farklı duyguları birarada hissettiren bir sürü hikaye.
Ancak küçük bir eleştirim olacak. Kitap başlangıçtan itibariyle bu duygu yoğunluğuyla akıp giderken son kısımda hikayeler biraz aceleye gelmiş gibi. Belki de kitabı bitirmek güdüsüyle arka arkaya konular eklenivermiş. Önceki kısımda hissedilen yoğunluk bir nebze azalmış gibi. İnsanı şoke eden, üzen ya da sevindiren anılar var gene ama önceki hikayelerin tadı bir başka gibi. Bunda çocukluk hikayelerin, Avanos anılarının ağırlıkta olmasının etkisi var sanırım.
Özetle insana insan olduğunu ama başkalarıyla birlikte var olduğunu hatırlatan bir şey var bütün yazılanlarda. En büyük yanılgımızın bir özeti kitap: “Belki de biricik mesele bu. Dünyanın bizimle birlikte kurulduğunu zannedip, kendimiz için sonsuz bir yaşam hayal etmek...”
Kişisel not: Çoğu kişi Ercan Kesal’ı aynı zamanda senaristlerinden de biri olduğu “Üç Maymun” ve “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmlerindeki oyunculuğu ile tanıyacaktır. Ancak benim kişisel tavsiyem “Yozgat Blues”u seyretmeniz olur. Gerçekten son dönem Türk sinemasında seyrettiğim en iyi filmlerden biri ve Ercan Kesal başrolde efsane bir role hayat kazandırmış.

1 yorum :

  1. bu kitabın bence bir etkisi daha var: ercan kesal'ın senarist olarak da imza koyduğu "üç maymun" ve "bir zamanlar anadolu'da"daki hikayelerin nereden çıktığını da daha iyi anlıyoruz. misal "bir zamanlar anadolu'da"nın geçtiği o iç sıkıcı kasaba keskin, meğer kesal'ın doktor olarak ilk görev yeriymiş ve filmdeki vicdanlı doktorumuz da kesal'ın ta kendisiymiş. okuyalı epey oldu sayfa sayfa hatırlayamıyorum ama kitabı okurken filmdeki bazı sahneler/diyaloglar yeniden canlanmıştı gözümde, kesal'ın zihninden geçenlere vakıf olunca filmdeki doktorla ilgili çözemediğim bazı açmazlara dair soru işaretlerim de azalmıştı.

    YanıtlaSil