24 Mayıs, 2014

Adını Kendimin Belirlediği Kitabım


Sevgili blog takipçilerimiz, aslında bu hafta blogda yazacağım kitabı belirlerken oldukça zorluk çektim. Kafamda daha önceki gibi edebi bir kitabı tanıtma fikri vardı. Ama bir anda pozitif düşünceye yönelik bir kitap hakkında yazmaya karar verdim. O nedenle başka türlü bir eser beklentisi içinde olan okurlarımızdan şimdiden özür dilerim.

Bu hafta Aykut Oğut'un bu eseri hakkında yazmamın çeşitli nedenleri var. Öncelikle 30 saatlik bir tren yolculuğu esnasında beni pozitif düşünme konusunda teşvik edecek ve çok yormayacak bir kitabı okuyabileceğimi düşündüm. İkinci olarak, içinden geçtiğimiz bu sıkıntılı günlerde hem blog severleri hem de kendimi böyle bir eser üzerinde yazarak rahatlatabileceğimi düşündüm. Son olarak, aslında biraz da bencilce olacak ama ben son dönemlerde bu tip kitaplar okumaya başladım çünkü böyle kitapların kendi bakış açımın gelişimi için faydalı olduğunu düşünüyorum.


Aykut Oğut'un ilk okuduğum kitabı Evrenden Torpilim Var adlı eseriydi. Bu kitabı çok sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okumaya başladım, o yüzden benim için çok önemli bir yeri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ama Ogut'un bu hafta sizinle paylaşacağım eseri kapağında ayna bulunan Benim Kitabımın Adı olacak. 



Öncelikle kitabı her eline aldığında kişinin kendisini görmesi çok güzel. Bu anlamda kitap kapağını çok yaratıcı bulduğumu söylemek isterim. Aslında kitapla ilgili çok da uzun uzadıya yazmak istemiyorum. Aranızda bu tip kitapları anlamsız bulanlar, bir tür Pollyannacılık oynamak olarak görenler de vardır elbet. Ben kendi adıma kitabı büyük keyif alarak okudum. Özellikle kişinin kendi doğrularını kendinin belirlemesi gerektiğine yönelik yaptığı vurguyu çok beğendim. Bazı kararları almak hepimiz için zor olabilir. Ben de o gruptakilerden biriyim aslında. Çok yakın bir zamana kadar önemli bir karar arefesinde hep sevdiğim, değer verdiğim insanların (annemin, arkadaşlarımın, öğretmenlerimin) onayını almaya ihtiyaç duyduğumu farkettim. Ama son birkaç yıldır, zihnimde içselleştirdiğim bu doğru kavramını sorgular buldum kendimi. Kime göre doğru, neye göre doğru? Kimin doğrusu? Zor anlarda ancak kendi iç sesimi dinleyerek kendi doğrumu zor da olsa seçmem gerektiğini farkettim. Oğut'un dediği gibi "artık kendi doğrularımı itiraf etmemin, aynaya bakmamın zamanı geldiğini" (108) düşündüm. Oğut da kitabının arka kapağında bu noktaya vurgu yapıyor: "Hiç kimsenin doğrusunu körü körüne takip etmemek. Kendi doğrumu, yani kendi gerçekliğimi ve onu yaratma gücünü kullanmayı öğrenmek!"

Biraz naif bulabilirsiniz ama ben bakış açımızın, yaklaşımımızın başımıza gelecek olaylarda çok büyük etkisi olduğunu ve pozitif düşüncenin kimseye hiçbir şey kaybettirmeyeceğini düşünenlerdenim. Olumlu düşündükçe olumluyu çekeceğimize; bir diğer deyişle dünyayı güzelliğin kurtaracağına inananlardanım. Yani evrenin çekim yasasına inanıyorum!

Son olarak yine benim için çok değerli birisinin çok önemli sözleriyle yazımı bitirmek istiyorum. Hayatımdaki meselelerde daha çok sonuçlara odaklandığım bir dönemde bu kişi bana: "Life is not a destination. Life is a journey" demişti. Bu lafı hiç unutamıyorum. Bu tarz pozitif düşünce ve kişisel gelişim kitaplarını da zihnimde hep bu cümleyi hatırlayarak okuyorum. Bu sebeple Oğut'un bu kitabını keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Hatta bunu Pollyannacılık olarak görenler bile okumalı çünkü arada Pollyannacılığa da ihtiyacımız var bence. Gerçekle bağımızı koparmadıkça bir iki saat Pollyannacılık oynayabiliriz sanırım... 

Bir dahaki yazımda bloğumuzun formatına daha uygun bir kitabı tanıtacağıma söz veriyorum. Ama ülkemde, Soma'da yaşananlardan, acı olaylardan, kaybedilen hayatlardan sonra bu yazıyla birkaç dakika da olsa gülümseyin istedim.

0 yorum :

Yorum Gönder